incitilmiş bir gizdim
makas değiştirirken âşkla kefenlenmiş çocukluğum
sürrealist şiir parıltılarıyla geçtim senden
o ince yokuştan inerken
o yaralarının üzerinde uyuyan kentlerin içinden
çok kırılgan
çok üzülgendim
fi tarihi kaybolmuş mektupların derkenarlarında
saman kağıtlarda paranoyak bir galaksi lekesi
kapıları kırılamamış senli dizelerdim ben
bateride dokuz ton çalınabilen yalnızlığımı
şah cihan’ı kapıma getirdin sen
peki niye sesin ve gülüşün hâlâ duvarlarımda raptiyeli
ölüm hep pısırık bir soru
türbedarıyım çün imkânsız âşkların
yazılmasa da olur tarih
aynı toprağı eşelerken kinler
ihanet ve hamaset
ve sen